Zaman zaman özür dilememizi gerektiren durumlara düşeriz. Hatasız kul olmaz. Hatalar, kusurlar insanlar için. Bunlar kaçınılmaz. Ara sıra düşeriz. Önemli olan şey, özür dilemek gerektiği zaman bunu hakkıyla gerçekleştirmektir.
İnsanlardan nasıl özür dileriz?
Öncelikle, gerçek özrün formalite veya angarya gibi değil, vicdan ile olması gerektiğini bilmek ve ona göre iyi düşünmek lazım. Bizim sosyal kültürümüzde özür dilemek genellikle lafta kalıyor ve bir şey ifade etmiyor. Birbirimizi değersiz hissetirmede dünya şampiyonuyuz. “Özür dilerim” sözünü kullanmaya dilimiz bile isyan eder. Yarım ağızla “kusura bakma” demek bize daha kolay gelir.
Kişi istemeye istemeye, sanki vazifesi olmayan bir angaryayı yerine getiriyor gibi özür dilemişse bu kişi için “özrü kabahatinden büyük” denir.
Aşağıdaki sözleri bir yabancı medyadan okumuş ve not etmiştim. Niçin not ettim, çünkü etkilenmiştim. Ne yazık ki kaynağını yazmayı akıl edememişim. Aldığım notlar ana hatlarıyla kısa kısa idi. Ben şimdi biraz uzattım.
Ama’sız ve Eğer’siz olması gerekiyor
1- Özür dilerim ama.. öyle demek istememiştim.. “Ama çok kötü bir gün geçiriyordum”.. “Ama benim de zaten birsürü sorunlarım var”.. veya “Ama sen hep yanlış anlıyorsun”.. Vesaire vesaire.
2- “Eğer seni kırdıysam özür dilerim”.. “Eğer öyle anlamışsan inan ki yanlış anlamışsın”.. Eğer öyle düşünüyorsan sen kendi sorunlarından ötürü meseleyi uzatıyorsun. Halbuki ben hiç de öyle biri değilim”.. “Yine de özrümü kabul etmiyorsan bu senin problemin!”.. vesaire vesaire.
Özür, şu dört unsuru içeriyorsa gerçektir
Kabullenme 1, sorumluluğu sahiplenme 2, pişmanlık 3 ve telafi 4. Bunların dördünü de hakkıyla yerine getirmemiz lazım ki gerçekten özür dilemiş olalım:
Kabullenme- Hatamızı kabul etmek ve bunu tam bir dürüstlükle ifade etmek. Kabullendiğimizi mağdur ettiğimiz kişiye gerçekçi bir şekilde sergilemeliyiz.
Sorumluluğu sahiplenme- Sorumluluğu gerçek anlamda üzerimize almalıyız. Hatamız ne olursa olsun, o konudaki sorumluluğu sahipsizliğe terk etmemiz çözümsüzlüğü tercih etme durumudur. Sorumluluktan kaçınmamız belki de karşımızdaki kişiyi hiçe saymaktan, onu değersizleştirmeye çalışmaktan ibarettir. Veya çirkin kibrimizin çirkin bir göstergesidir.
Pişmanlık- Pişmanlığımızı açık yüreklilikle yansıtabilmeliyiz (tabii ki pişman olacak kadar erdemliysek, o kadar yüreğimiz varsa). Mağdur ettiğimiz kişi gerçekten pişman olduğumuzdan tam emin olmalı. Bunu hissettirmeliyiz. Fakat maalesef bu zorla olmaz. Yani içimizde erdemlilik yoksa zaten “olmayan bir şeyi” hissettiremeyiz. Sevgisiz isek böyle davranırız. Testinin içinde ne varsa dışına o sızar demişler.
Telâfi– Hatamızı telafi etmek için elimizden gelen ne varsa yapmaya çalışmalıyız. Kırdıysan onar, üzdüysen sevindir, hediye ver, zarara uğrattıysan zararı karşıla, .. gibi.
Yukarıdaki benim kendimce açmaya çalıştığım maddeler Amerikalı iletişim uzmanlarının tavsiyeleri idi. Özür dilemek böyle olur. Zaten islam ahlakında da böyledir (gönül alarak helalleşme). Ne de olsa aklın yolu birdir.