Canlıları dünyasının büyük bir alanı bitkiler alemidir. Burada herkesin anlayacağı bir dilde bitki nedir, botanik nedir, bitkilerin yapısı ve belli başlı özellikleri nelerdir, dünya için önemleri ve hayatımızda kullanım alanları nelerdir vb konulara değindim.
Botanik nedir?
Bitkileri her türlü yaşamsal yönleriyle inceleyen bilim dalına botanik değil Botani denir. Biyoloji’nin bir dalıdır. Botanik ise “botani ile ilgili” anlamına gelir. Mesela bir botanik bahçesi sıradan bir bahçe değil, sıradan bir koruluk değildir. Bitki bilimine yaraşır şekilde birçok bitki türünün bilimsel adları ile etiketli olarak yaşadıkları, sergilendikleri birkaç dönümlük büyük bir bahçedir.
Botani (yani bitki bilimi) terimini Türkçemizde yanlış olarak “botanik” şeklinde kullanırız. Örneğin botanik kitabı demek yanlış, botanik bilgiler kitabı veya botani kitabı demek doğru olur.
Botani ile uğraşan bilim insanlarına botanikçi değil botanist denir.
Dikkat
Buradaki tüm bilgiler bitkilerle hobi derecesinde ilgilenenlere göredir. Amacım hobimiz icabı severek yetiştirmeye çalıştığımız bitkileri bir de bilimsel yönden ama bizleri aşan konulara değinmeden daha iyi tanımamıza yönelik bilgiler vermek. Bitkiler hakkında daha derin, daha detaylı “akademik düzeyde” bilgilere ihtiyacı olan kişilere göre yeterli değildir.
Bitki
Canlılar dünyasında büyük çoğunluk bitkilerdir. Bitki denince ilk akla gelen canlılar ağaçlar ve otlardır. Sebzeler, meyve ağaçları, yosunlar hepsi bitki. Eskiden algler, mantarlar ve küfler de bitkiler aleminden sayılırdı. Fakat şimdi onlar bitkiler alemi içinde kabul edilmiyor.
Bitkilerin yapısı
Her canlının gelişimi ve tüm varlığının yapısı hücrelere bağlıdır. Bu açıdan bitkilerin bizlerden pek fazla farkı yok. Hücreler nelerle nasıl besleniyorsa, bu fonksiyonlar bizde de bitkilerde de oldukça benzer özelliklerdedir. Bitkilerin de dalların en ucundan köklere kadar bütün bünyede devamlı harekette olan bir dolaşım sistemi var. Bizdeki bazı sağlık sorunlarından bir iki örnek mesele demir eksikliği, kalsiyum eksikliği olduğu gibi aynı elementlerin eksikliği bitkilerde de sağlık sorunlarına sebep oluyor. Bağışıklık sistemi gibi daha birçok ortak yönlerimiz var. Bizim akciğerlerimizin ve karaciğerimizin görevlerine benzer işler bitkilerin yapraklarında ve dallarının taze dış dokularında gerçekleşir.
Selüloz
Bitkilerde hücre duvarları selülozludur. Bu özellik en narin otlarda bile var. Ağaçların sert odunsu yapıları sıklaşmış selülozdandır. Selüloz karbonhidratlardandır. Bir bitkinin dallarında en dış dokudan başlayan selülozlu hücrelerin yoğunluşması veya sıklaşması bitkinin sağlam durması ve dış etkilerden korunması içindir. Ve en dışta devamlı ölüp kuruyan, sertleşen tabaka oluşmasının yoğunluğu, kalınlığı bitkiden bitkiye değişiyor. Küçük, mevsimlik ömürlü bitkilerde dış kabuktaki dış kuru birikimler oldukça azdır ama kuruduklarında çıtır çıtır kırılmaları ile selülozlu yapının her bitkide hemen hemen aynı olduğunu, çok benzer olduğunu anlarız.
Kökler ve görevi
Yapraklarda üretilen besinleri depolarlar. Topraktan aldıkları elementleri ve suyu bütün bünyeye gönderirler. Bitkinin dolaşım sistemi (kökler dahil bütün bünyede hareket halindeyken) köklerde depolanan besinleri yeni gelişimlerin oluşmasında kullanmak üzere gerekli yerlere götürür. Yapraklarda yeni oluşan besinleri de köklere taşırlar.
Besin-enerji depolanması genelde köklerde olmakla beraber bünyenin genelinde de olur. Bazı bitkilerde köklerden ziyade gövdede, yapraklarda, toprak altında da toprak üstünde de olan rizomlarda ve tüm dallarda olur. İnce kökler genelde dayanıksız ve kof yapılı olup mevsim şartlarına göre yok olur, sonra tekrar ortaya çıkarlar.
Yaprakların görevi
Hem fotosentez yapmak, besin üretmek, nefes almak için hem bünyede çeşitli sebeplerle birikmiş zararlı maddeleri atılmak üzere depolamak içindir. Zararlı maddeler yeterince birikince bitki o yaprakla ilişkisini keser ve yaprak düşer. Bitkiler zararlı maddeleri her yaprakta biriktirmez. Çok az sayıda yaprağı ya da ne zaman ne kadar gerekiyorsa o kadar yaprağı bu iş için hedef seçerler.
Sukulent özellikli bitkilerden etli yapraklı türlerde yapraklar besin ve su deposu vazifesi de görürler.
Nefes almaları
Bitkiler fotosentez ile kendi besinlerini üretirken havadan aldıkları karbondioksiti bozarak içeriğindeki karbonu ve oksijeni ayırır. Karbonu şeker ve nişasta vb maddeler üretmede kullanır. Oksijeni ise havaya bırakır yani dışarı atarlar. Bitkilerin nefes almaları bu kadar değil. Bizim gibi oksijen de tüketirler. Depoladıkları besini ve enerjiyi hem yeni gelişimler için kullanırlarken hem de hayatına devam etmek için gereken dolaşım faaliyetlerini sağlamak için havadan oksijen alıp kullanırlar. Bu işlemlerde ise dışarıya karbondioksit atarlar. Fakat bitkilerin nefes almalarında dışarıya oksijen salmaları karbondioksit salmalarından epeyce fazladır. Zira bitkiler tüketmekten ziyade üretim yaparlar. Düşünürseniz, bitkiler onca dalları, yaprakları, meyveleri, tohumları, tonlarca odunları üretirken en çok karbon elementi kullanırlar. Bitkiler karbonu havadaki karbondioksit gazından alırlar. “Bitkiler en çok ne tüketir” diye soracak olursak, cevap “havadaki karbondioksit gazıdır“.
Köklerin de oksijen almaya ihtiyaçları var. Kökler oksijeni genelde toprağa geçen taze su içinden alırlar. Çiçeklerinizi sulamanız sadece bitkilerin su ihtiyacı için değil aynı zamanda köklerin oksijen ihtiyacı içindir.
Bitkilerin bölgeye göre özellikleri
Coğrafi şartlar, yükselti ve iklim kuşaklarına göre bitkiler farklı farklı özelliklere sahiptir. Coğrafi konum, coğrafi özellikler, yağış, hava nemi ya da kuruluğu ve yükselti durumlarına göre farklı farklı evrim süreçleri geçirmiş bitkiler vardır. Bir de güneşe göre. Mesela orman altı bitkileri açıklık yerlerde genellikle yaşayamazlar. Uzun süre direkt güneş isteyen bitkiler ise koyu gölgeli yerleri sevmez. Böylece iklim ve güneş-gölge şartları bitkilerin yeryüzündeki dağılımlarını etkiler.
Tropik olan ve olmayan kuşaklara göre
Hangi bitkilerin nerede yaşadıklarını yukarıda bahsedilen iklim ve güneş-gölge şartlarından başka mevsimler de etkiler. Mevsimler ise dünyayı çevreleyen ekvator kuşağı içerisinde olmaz. Ancak yerine göre yıl içinde yağışlı dönem ve az yağışlı veya tam kurak dönemler olur. Bir de yükselti farkları var.
Ekvator kuşağından kuzeye ve güneye doğru uzaklaştıkça hem yıl içinde hep değişen gece-gündüz süreleri farklılaşması hem de yıl içinde değişen mevsim şartları olur. Bu şartlar ise dünyadaki bitkileri ekvator kuşağı bitkileri ve ekvator kuşağı dışı bitkileri diye ayırır.
Ekvator kuşağı dışındaki bitkiler mevsimlere göre dinlenme dönemi, çiçeklenme dönemi, meyve ve tohum verme dönemleri geçirirler. Gündüz-gece sürelerinin yıl içinde değişmeleri aynı zamanda mevsimsel ısı değişimlerini ve dolayısıyla mevsim farklılıklarını doğurur. Bitkiler ısıdan ziyade gece-gündüz sürelerinden etkilenerek birbirini takip eden mevsimleri anlar, sıradaki mevsimin ne olacağını tespit eder ve böylece kış soğuklarına ya da yaz sıcaklarına hazırlanırlar.
Tropikal
Ekvator kuşağı bitkileri (tropikal kuşak bitkileri) mevsimlere göre değil ama yılın yağışlı ve yağışsız (ya da az yağışlı) dönemlerine göre ne zaman ne yapacaklarına karar verirler. Genel olarak yağışsız (ya da az yağışlı) dönem bu kuşağın bitkilerinin dinlenme dönemleridir. Yağışlı dönem ise gelişim, çiçeklenme ve meyve/tohum verme dönemidir.
Aşağıdaki haritada beyaz çizgili enlemler arası bölge birçok bilgi kaynaklarına göre tropikal kuşak. Fakat aslında daha içteki koyu görünen kısım gerçek tropikal kuşaktır. Onun dışında kalan bölgeler aslında subtropikal olup yıl içinde az da olsa değişen gece-gündüz süreleri ve mevsimlere göre ısı farklılıkları olur ve o yörelere has bitkilerin yaşam döngüleri o şartlara göredir. Haritada beyaz çizgilerin dış kısımları ise kutuplara doğru gittikçe değişen ama kutup bölgelerinin dışında olan, “ılıman” tabir edilen bölgelerdir. Ilıman kuşak bitkilerinde kış soğuklarına uyumluluk özelliği gelişmiştir. Mevsimlik türler kışa dayanıklı tohum üretir. Uzun ömürlüler ise kışın hayatta kalmak için tedbirlere sahiptirler. Bu tedbirler bitki türlerine göre değişir.
Subtropikal
Esas subtropikal bölge ekvator kuşağının dışına doğru olan kuşaktır. Bir de mikroklima özelliğine göre subtropikal bölgeler var. Türkiye’nin Akdeniz iklimi bölgelerinde kıyı kesimleri ve Doğu Karadeniz bölgesi kıyı kesimleri subtropikal benzeri mikroklima özelliklidir. Buraların gerçek anlamda subtropikal iklimli olmadığını, coğrafi özelliklerin ve deniz etkisinin birleşmesiyle oluşan mikroklimanın sadece kışın fazla soğuk olmamasından dolayı subtropikal özellik göstermesinden ibaret olduğunu bilelim.
Subtropikal özellikli bitkilerden üç örnek Atatürk Çiçeği (Meksika), Kalanchoe blossfeldiana (Madagaskar), yılbaşı kaktüsü (güney Brezilya) ve Malta eriği (güney Çin) bunlar gündüz süresinin uzun sürdüğü yaz aylarından sonra gündüz süresinin kısaldığının iyice belirginleştiği zamanlarda çiçek açmak üzere tomurcuklanmaya girişirler.
Ev/ofis süs bitkisi olarak kullanılan bitkilerden antoryum tam tropikal kuşak bitkilerinden olup mevsimlerden ya da gece gündüz sürelerinden etkilenmez. Bulunduğu odanın ısısı elverişliyse ve güneş de alabiliyorsa gelişime ara vermeyip yılın her zamanında devamlı çiçek açar.
Temel Sınıflama
Bitkiler çiçekli bitkiler ve çiçeksiz bitkiler olarak ikiye ayrılır. Çiçekli bitkiler adı üstünde, çiçek açarlar. Görünürde çiçekleri gözümüze çarpmasa da veya bize göre çiçek açanlardan sayılmasa da buğday gibi başaklılar ve çam gibi kozalaklılar da çiçekli bitkiler grubundandır. Bitkilerin çiçek açması üreme amaçlı yani tohum oluşturmak içindir. Çiçeksiz bitkiler (eğreltiler, yosunlar vesaire) asla hiçbir şekilde çiçek açmaz. Bitkiler aleminde sınıflandırma konusu sayfası: Bitkiler aleminde sınıflama
Bitkilerin Üremeleri
Cinsel üreme hücrelerinin birleşmesiyle eşeyli üreme, bunun dışında bitkilerin çeşitli yollarla ayrı ayrı bitkiler haline gelerek çoğalmalarına ise eşeysiz üreme denir.
Eşeyli üreme
Çiçekli bitkilerde eşeyli üreme çiçeklerde başlar ve tohum oluşumu ile devam eder. Bitki çiçek açtığı dalında veya çiçek sapında tohumunu oluşturur ve doğaya salar. Sonra tohum uygun koşullarda çimlenir, yeni bir bitki dünyaya gelmiş olur. Çiçeksiz bitkilerde ise tohum işlevine sahip organ ana bitkiden uzaklarda oluşur. Önce ana bitki üzerinde spor adı verilen tozlar oluşur. O tozlar farklı yerlere sürüklenip gider. Çok küçük mini yaprakçık benzeri hal alırlar. Aşamalar çok ilginçtir.
Çiçekli ve çiçeksiz bitkilerde eşeyli üreme konusunu ayrıntılarıyla okumak için sayfası: Bitkilerde eşeyli üreme
Eşeysiz üreme
Bitkinin dal, soğan, yumru, yaprak, kök gibi bir parçasının ana bitkiden ayrılıp hayatına devam etmesi, ana bitkinin tıpatıp aynısı olmasıdır.
1- Dalların veya yaprakların kopmasıyla. Bunlar toprak gibi uygun ortamlarda yeterli suyun da yardımıyla hem köklenip hem filizlenerek gelişirler.
2- Dip sürgünlerinin kendiliğinden bağımsız hale gelmesiyle.
3- Yavru soğanların ve yumruların ana bitkiden ayrılmasıyla.
4- Doğal felaketlerle ya da insanların müdahalesiyle bitkinin köklerinin bir kısmının topraktan açığa çıkması ve güneşin ve rüzgarın etkisiyle filizlenip dallar uzatmasıyladır. Kök ana bitkiden kopsa da oluşturduğu filizlenme sayesinde yeni bir bitki olarak hayatına devam eder. Bu şekilde çoğalma en çok baklagillerden ağaçlarda her yerde görülebiliyor.
5- Basit daldırma yöntemiyle bitkileri üretmemizde olduğu gibi, doğada birçok türde bu kendiliğinden olur. Bitkinin bir dalı yere temas ederse köklenir. Daha sonra ana bitki ile ilişiği kesilse veya ana bitki ölse bile o dal anasının kopyası bir bitki olarak hayatına devam eder.
Bitkilerin eşeysiz üreme özelliğinden yararlanarak insanlar birçok eşeysiz üretim tekniği geliştirmişler. Çelikle üretimde köksüz dallar (bazı bitkilerde sadece yaprak) köklendirilip filizlendirilerek ana bitkinin tüm özelliklerini taşıyan yeni bitkiler elde edilir. Farklı bitkilerin farklı özelliklerine göre çelikle üretimin çeşitleri var. Çelik yönteminden başka kök çeliği, daldırma, kökten ayırma, soğanları çoğaltma, yumruları bölme gibi yöntemler de eşeysiz üretim yöntemlerindendir. Eşeysiz üretim tekniklerinden Doku kültürü yöntemi laboratuar ortamlarında yapılır ve küçük bir doku parçasından ana bitkinin yüzlerce, binlerce kopyası üretilir. Bu yönteme klonlama da denilebilir.
Bitkinin kendi kendine eşeysiz seri üretim yapması
Buna a, b, c, d şıklarıyla bakalım.
a) Çilek, aşk merdiveni gibi bitkiler ip gibi uzayıp giden toprak üstü ince sürgünleriyle bol bol fide üretirler. Toprak üstü sürgün uzayıp giderken peşinde mini fideler oluşturur. İnce sürgün ana bitki ile bağlı olduğu için mini fideler hiçbir sıkıntı çekmez ve bulundukları yerlerde toprağa kolayca kök salarlar. Köklendikten sonra sürgün yoluyla ana bitkiden beslenmelerine gerek kalmaz. Artık her biri bağımsız olarak hayatına devam edebilir.
b) Kalanchoe daigremontiana yapraklarının kenarlarında, kenarları boydan boya kaplayacak şekilde birçok mini fide üretir. Bir yaprakta en az 20 tane diyebiliriz (genelde çok daha fazlası). Bu mini fideler çok dayanıklıdır. Yapraktan kolayca düşüp başka yerlere sürüklendiklerinde her biri sabit kaldığı yerde hayata tutunur ve gelişmeye devam eder.
c) Kurdele çiçeği uzun çiçek sapları üzerinde pekçok köklü fide üretir.
d) Çevresinde kök uzantılarıyla sürekli fidanlar üreten üç örnek ahududu, çarkıfelek ve Acem borusu..
Bitkiler nasıl beslenir?
Yeryüzündeki bitkilerin çoğunluğu fotosentez yaparak kendi besinlerini kendileri üretirler.
Asalak bitkiler başka bitkilerin köklerine veya dal ve yapraklarına bazı organlarını yapıştırıp dokulara ilişerek su ve besleyici sıvı emerler. Bu türlerde klofil oluşumu ya çok azdır ya da hiç olmaz. Bunun sebebi fotosentez yapmalarına pek gerek olmayışıdır çünkü başka bitkileri sömürerek yaşarlar.
Ayrıntılı bilgileri ⇒ fotosentez – bitkilerin beslenmeleri sayfasından okuyabilirsiniz.
Dünya hayatında bitkilerin rolleri
Yeryüzündeki karbon salınımının aşırı boyutlarda etki göstermemesine katkıları ve canlıların beslenmelerindeki yerleriyle bitkiler dünyanın dengesini koruyan yegane canlılardır. Bu iki büyük faydadan başka toprağı koruma ve canlılara barınak sağlama gibi rolleri de var.
Oksijen
Fotosentez yapan bitkilerin dışındaki diğer canlılar hayatlarını devam ettirebilmek için devamlı oksijen tüketir. Daha doğrusu oksijeni karbon dioksite çevirirler. Dünyada en çok oksijen tüketimi yapan canlılar toprak altı canlılarıdır (solucan ve benzeri canlılar, toprak böcekleri, toprakta başkalaşana kadar yaşayan böcek larvaları, mantarlar, küfler, bakteriler ve çok çeşitli mikroorganizmalar). İnsanların devamlı artan sayısı ve geliştirdikleri çeşitli endüstriler ve sanayi dalları her geçen yıl daha fazla oksijen tüketir oluyor. Havadaki oksijeni tüketmede insanlar belki henüz diğer tüm canlıları geride bırakmış olmasa da, hem o canlılar hem insanlar yüzünden dünyamız muhtemelen geçmişe göre en fazla oksijen tüketilen çağını yaşıyor. Buna rağmen dünyada oksijen sıkıntısı yaşanmıyorsa tek sebep bitkilerin kendi yaşamlarını sürdürmek için havadaki karbon dioksit gazını ayrıştırıp karbonu kullanmaları, oksijeni havaya serbest bırakmalarıdır. Bitkiler sayesinde dünyadaki oksijen miktarı tehlikeli derecede düşüş gösteremiyor.
Yiyecek
Bitkilerin dışında diğer canlılar yaşamlarını devam ettirmek için direkt ya da dolaylı olarak bitkilerle beslenirler. Direkt beslenenler: Otçul denen canlılar bitkileri yiyerek beslenir. Bitkilerle dolaylı beslenenler ise etçil canlılardır: Bunlar çoğunlukla otçul canlıları yerler (aslanların ceylanları yemesi, insanların sığırları yemesi gibi). Kısaca, etle beslenen canlılar bile bitkilere muhtaçtır.
Toprağı koruma
Binlerce yıllık bir orman yok olunca orada toprak sellerle, heyelanlarla ve rüzgar erozyonuyla akar gider. Bitkilerin toprağı koruması insan yerleşim bölgelerini korumasıdır aynı zamanda. Mesela Karadeniz bölgemizde çay ve fındık amaçlarıyla son yüz yıl içinde neredeyse hiç orman kalmadı. Sonuçta, şimdi duyuyoruz orta ve doğu Karadeniz bölgelerimizde seller heyelanlar yüzünden evler yıkılıyor, insanlar ölüyor. Köylerin coğrafi yapıları bozuluyor. Bütün bunlar ormanları yok etmenin bedelidir. Osmanlılardan önce Bizanslılar Ege kıyılarındaki dev ağaçlı ormanları yok etmiş. Bunun bedeli olarak müthiş seller ve heyelanlar zamanın deniz kıyısı yerleşim bölgelerini denizden uzaklaştırmış. Yani sellerle ve heyelanlarla akıp giden taş-toprak kütleleri kıyılarda yığılımlar, birikimler yaparak o çağlarda Ege denizi kıyılarındaki yerleşim bölgelerini denizden uzak kılmış.
Barındırma – Besleme
Tek bir ağaç bile birçok canlı türünü hem üzerinde hem kökleri arasında barındırır. Ormanlar çok çeşitli hayvanların ve böceklerin yaşam alanı olduğu gibi çeşitli küçük bitkilerin (ormanaltı bitkilerinin) de yaşam alanlarıdır. Sayısız canlı türleri ormanlarda barınır ve beslenirler. Çöllerde bile çöl bitkileri sayesinde yiyecek ve su ihtiyaçlarını karşılayan hayvanlar var.
Bitki tanımından kapsam dışı bırakılıyor. Prokaryotları, mantarları ve bazı algleri hariç tutulması hakkında bir açıklama yapabilirmisiniz?
***
Şu an için yeterli bilgiye sahip olmadığımı baştan belirteyim. Eskiden mantar vesaire canlılar çiçeksiz bitkilerden kabul ediliyordu. Şimdi onlar nedense sınıfandırma dışı bırakıldı. Algler bile, hatta bazı türleri fotosentez yapan yosun benzeri görünümlü olan canlılar oldukları halde artık bitkiler aleminden kabul edilmiyor. Sebepleri için derin araştırmalar yapmak gerek. Ben henüz o kadar araştırmadım. Bu arada, yeşil algler kadar bile fotosentez yapamayan bazı parazit bitki türleri var ki bunlar bitkiler aleminden kabul edilir. Demek ki (anladığım kadarıyla) mantar, alg vesaire canlıların bitki olarak kabul edilmemelerinin sebebi evrim sürecinde gereken gelişimleri göstermemiş olmaları. Veya evrim süreçlerinde bitkilerden gayet farklı ilerleme göstermiş olmaları. En basit yosunlardan bile geri kalmışlar ya da çok farklı bir yol izlemişler. Bazılarının fotosentez yapmaları da bir ölçü olamıyor. Hatta sporlarla eşeyli üremeleri çiçeksiz bitkilerin sporlarla eşeyli üremelerine benzese bile bitkiler aleminin dışında bırakıldılar. Bilimsel olarak böyle.
Verdiğiniz detaylı ve aydınlatıcı bilgiler için çok teşekkür ederim.
merhabalar yakında torino italyaya taşınacağım ama merak ettiğim bir konu var internette bulamadım. siz bu konularda oldukça güvenilir geliyorsunuz bana o yüzden size sormak istedim. biraz saçma bir soru ama… acaba torinonun iklimi türkiyede nereye benzer, dış mekanda yaz kış hangi tür bitkiler kaktüsler falan yetiştirilinebilinir? bu konularda biraz aydınlatabilirseniz sevinirim teşekkür ederim
***
Hemen hemen Ankara gibi düşünün. Yani İstanbul’daki kadar zengin seçenekleriniz olamaz. Kışın orada Ankaradan belki bir tık daha az soğuk olur. Yağışlar ise (tüm yıl toplamda) çok daha fazla.