Hissedilen sıcaklık, hava basıncı meseleleri

Hissedilen sıcaklık, havanın ısısını bazı faktörler yüzünden gerçeğinden düşük veya yüksek hissetmemiz durumudur. Burada ilgili meseleler ve hissedilen sıcaklığın sağlığımıza risk taşıması konuları ele alınmıştır. Ayrıca birkaç hava olayını da konuya dahil ettim. Bunlar yağışlar, soğuk göl etkisi vesaire konuları.

Hissedilen sıcaklık ve diğer meteorolojik hadiseler

Hava basıncı, havanın nem oranı ve rüzgârlar biz insanlara havanın mevcut ısısını gerçeğinden yüksek veya gerçeğinden düşük hissettirir. Kışın yüksek basınçta havanın ısısını gerçeğinden daha soğuk hissederiz. Yazın alçak basınçta ise, hava nemliliğinin de etkisiyle hissedilen sıcaklık gerçeğinden daha yüksektir.

Kışın hissedilen soğukluk

Kışın 1025-1035 aralıklarında yüksek basınç ve rüzgar bir arada olursa insan fena üşür. Mesela 8C derece soğuğu şiddetli dondurucu soğuk gibi algılarız. Çünkü yüksek basınçlı hava nüfuz edici, fazla etkileyicidir. Ayrıca, rüzgar hava basıncının etkisini daha da arttırır. Hatta rüzgar bile ayrı bir hava basıncı etkisidir. Ama birbirlerinden bağımsız. Yani hiç rüzgar olmadığı halde hava basıncı 1030 gibi yüksek seviyelerde olabiliyor.

Yüksek basıncın üşütücü etkisini deney yaparak görün

Ama, yazın yapın. Gerçi yazın hava basıncı genellikle bir hayli düşüktür ama meseleyi anlamanız için böyle bir deneyi örnek veriyorum.

1- Çok sıcak bir günde terli iseniz terinizi kurulayın. Sonra güçlü çalışan bir vantilatör pervane (fan) önünde durun. Hava sıcak olduğundan, bu durumda vantilatörün size uyguladığı rüzgar sizi çok az rahatlatır. Niçin az? Çünkü, ortamdaki aynı sıcak havayı size itiyor. Ferahlamanızın, az da olsa serinlik hissetmenizin sebebi, rüzgarın basınç etkisiyle teninize nüfuz etmesi, ısıyı çekmesi, teninizin kesintisiz salgıladığı buharı (dolayısıyla derinizin ısısını) hızla sizden almasıdır. Böylece bünyenizde ısı azalması olmaktadır.
2- Sonra üzerinizi ıslatın. En azından yüzünüzü, kollarınızı, boğazınızı, ensenizi ıslatmalısınız. Ve yine vantilatör önüne geçin. Şaşırtıcı bir şekilde havayı “çok soğuk” hissedeceksiniz, ciddi anlamda üşüyeceksiniz. Oysa ortamdaki aynı sıcak hava size itilmekte. Niçin üşüdünüz? Çünkü güçlü hava akımı üzerinizdeki su zerrelerini hızla bedeninizden ayırıyor. O su zerreleri sizin teninizdeki ısıyı çekmiştir. Ve rüzgâr böylece sizin ısınızı büyük bir hızla aldığı için üşüyorsunuz.

Kışın soğuk havada ise, hava basıncı ne kadar yüksek ise, çok hafif rüzgar bile insanı fena üşütür. Çünkü zaten basınç yüksek. Rüzgar o hava basıncını daha da güçlü kılıyor. Hatta havadaki nem yok denecek kadar düşük ise, bu durumda yüksek basınçlı hava sizin teninizden sürekli fışkırmakta olan su buharını çok daha güçlülükle ve sürekli sizden emer, alır. Ve hissedilen sıcaklık faktörü olan bu durum sizin havayı gerçeğinden çok daha fazla soğuk hissetmenizi sağlar. Kupkuru+soğuk havaya ayaz denir.

Başka bir deney:

Deniz seviyesi gibi düşük rakım illerde iseniz bu deneyi rahatça yapabilirsiniz. Sonbahar- ilkbahar arasında, hava ne zaman hem 14-15C derece ise.. ve basınç 1008, 1010 gibi düşük ise. Öyle bir günü kollayın. Anlık ısı ve hava basıncını nereden öğreneceğiz? Devlet meteoroloji web sitesinde ilçe ilçe anlık hava durumları gösterilir. Örneğin: ⇒ İstanbul-Yeşilköy sayfası. Yaşadığınız ilçeyi gösteren sayfadan ara sıra bakın. İşte öyle bir güne rastlarsanız boş, temiz ve kuru bir pet şişesini havalandırıp kapağını sıkıca kapayın ve bir köşeye koyun. Belki haftalar sonra, veya birkaç ay sonra aynı ısıda (15C derecede) ama yüksek basınç (1025-1030 arası) olduğu bir gün göreceksiniz ki ısı aynı olduğu halde şişe ezilmiş, büzülmüş. sebep, dış ortamdaki hava basıncının ağır baskı uygulayan kuvvetidir. Bu ezilme-büzülme gerçi soğuk günlerde de oluyor. Ama basıncın ezici etkisini anlamamız için aynı sıcaklık derecesi olduğu günler daha kesin delildir.

Yani böylece kışın soğukta yüksek basınç nasıl oluyor da insanı fazla üşütüyor, anlarsınız. Cildinize ağır baskı uyguluyor ve cildinizin sürekli salgıladığı su buharını ve ısıyı şiddetle emip alıyor.

Yaz aylarında hissedilen sıcaklık bazen niçin çok yüksektir?

Sebepler, en başta hava basıncının oldukça düşük olmasıdır. Bir de hava fazla nemli ise, havadaki su molekülleri fena halde ısı deposu olmuştur. Ve eğer rüzgar  da yoksa.. Tüm bu faktörler 27C derece sıcaklığı 35-40C derece sıcak gibi hissettirir. Ben Rize’de doğal arazilerde dar vadilerin diplerine indiğimde, hava 25C derece kadar az sıcak olduğu halde, havada olağanüstü yüksek nem oranı var ve kuytu vadide hava nemliliği güneş ısısını fazlasıyla toplamıştır. Bu nemli hava hafif esintilerle yüzüme itildiğinde, tıpkı çaydanlıkta kaynayan suyun buharının yüzüme geldiğinde canımı yaktığı gibi etki ediyordu. Bizzat yaşadığım bir tecrübe. Basınç düşük, hava az sıcak ama güneşli, nem oranı çok yüksek.. Havadaki nem ısı topluyor. Sonuçta tenimizden sürekli fışkıran su buharını emecek hiçbir faktör yok. Vücut ısımız üzerimizde birikiyor, üzerimizde kalıyor. Sıcaktan fena halde bunalırız. Duruma göre 25C derece az sıcağı bile 35-45C derecelerde şiddetli sıcak gibi hissedebiliriz.

Deniz seviyesi gibi düşük rakımda geceler daha fazla bunaltıcıdır

Yani hissedilen sıcaklık çok fazla yüksektir. Oysa gündüz 36C derece sıcakta o kadar bunalmayız. Gece boyunca ısı 26C derece ama sıcak fena bunaltıyor. Sebep nedir?

Cevap: Gündüz 32C dereceden daha fazla sıcak ve güneş sayesinde hava fazla genleşir. Bu sayede havadaki nemlilik şiddetli sıcak etkisiyle fazla genleşiyor ve fazla yükseliyor yani bizim seviyemizde, çevremizde olan nemlilik yukarı doğru genişleyip yayılmıştır, biraz azalmıştır. Ama gece olunca.. ısı biraz düşer ve havada nemin genleşmişliği azalır. Hava nemi alçalır, çevremizde daha fazla nemlilik olur. İşte bu faktörler bize hava sıcaklığını korkunç yüksek hissettirir. Yine aynı sebeplerden ötürü, aynı bölgede yüksek rakım yerlerde, gece saatlerinde hissedilen sıcaklık düşüktür. Çünkü havadaki nemlilik düşük rakım yerlerdeki kadar artmamıştır.
– Çok defa kontrol etmişimdir ki Didim’de gündüz öğle saatlerinde 34C derece gibi sıcakta hava nemliliği %35 civarlarında iken, gece saatlerinde ısı 26-28C derecelere düşüyor ve hava nemliliği %70 ila %90 aralığında seyrediyor. Böyle düşük rakım bir yerde, serinletici klima cihazı özellikle gece boyunca yatak odalarında kesin gereklidir.

Yüksek basınç ve soğuk birbiriyle bağlantılı mıdır?

Genelde evet ama aralarında tam bir paralellik yok. Mesela İzmir’in kıyı kesimlerinde hava 14C derece iken hava basıncı bazen 1009 gibi düşük, bazen 1027 gibi yüksek olabiliyor. Demek ki aralarında kesin bir paralellik yok. Bolu gibi yüksek rakım bir ilimizde ise, 1027 kadar yüksek basınç için çok daha fazla soğukluk gerekiyor. Çünkü yüksek rakım yerlerde yüksek basınç biraz zor. Çünkü havadaki gazların çoğu yerçekimi etkisiyle fazla yükselmez. Yükseklerde havadaki gaz miktarı, gaz çeşitliliği daha azdır. Ama deniz seviyesinde havadaki gaz çeşitleri daha fazla ve daha yoğundur. Yüksek rakım yerlerde yüksek basınç varsa, orada normalinden daha sıkı hava yoğunluğu da vardır demektir.

Hava ısındıkça genleşme olup yoğunluk azalır. Dolayısıyla basınç çok yüksek olmaz. Tam tersi durumda, hava soğudukça genleşme azalır ve basınç yükselir. Niçin? Çünkü genleşme olmayınca belirli bir alan içinde çok daha fazla gazlar vardır ve bu da basınç demektir. Yine de, aynı derece soğukta “genel olarak” düşük rakım yerlerdeki basınç, yüksek rakım yerlerdeki basınca göre çok daha yüksektir.

Hissedilen sıcaklık durumları sağlığımıza bir tehdit olur mu?

Evet. Çünkü bu hisledişlerimiz biyoritmimizin bizi koruyucu etkileridir. Şöyle ki, hissedilen sıcaklık yüksek ise, bu demektir ki senin vücut ısın normalin üzerinde ısınma tehlikesiyle karşı karşıya. Vücut ısımız 38C dereceden itibaren, ne kadar artarsa o kadar ölümcül tehlikelerle karşı karşıyayız. Mesela vücudumuz 42C derece ısınırsa, tüm vücut sıvılarımızdaki proteinler değişime uğrar, sıvılarımız katı pişmiş yumurta gibi katılaşır ve hemen ölürüz. Terleme ile vücudumuz biriken ısısını dışarı atmaya çalışır. Bu sayede, 45C derece sıcak havada iç organlarımız 37,5 gibi ısıda sabit kalır. Ama terleyemezsek sonuç felaket. Hipertermi’ye yani sıcaktan ölmeye maruz kalırız.

Hissedilen sıcaklık fazla düşük ise, bu da soğuğun içimize işleyici etkisi yönünde bizi uyaran bir etkendir. Vücut ısımız 36C derece altına ne kadar fazla düşerse, dondurucu derecede soğumamız gerekmez, biraz soğuma bile insanı öldürür. Gerçi 13C dereceye kadar soğuma vakalarından kurtarılan insanlar var. Ama çok nadir vakalar bunlar ve erken müdahale söz konusudur. Kişinin yaşı, kalp-damar sisteminin sağlığı ve kanındaki maddelerin nitelikleri kişinin en fazla kaç derece soğuktan öleceğini belirler. Soğuma ölümlerine hipotermi sebebiyle ölüm denir.

Meşhur iki basınç sistemi

Sibirya yüksek basıncı kış aylarında bazı yıllar fena etkili oluyor ve biraz da inatçıdır. Haftalarca sürdüğü olabiliyor. Yoğun soğumada birikmiş, adeta preslenmiş hava kitleleri dalga dalga etrafa ilerlemeye başlar. ilerlerken soğuk etkisi, o sıkı hava kitlelerin yüksek basıncıyla, gittiği yerlere soğukluğu ve soğumayı da taşımış oluyor. Bir de Basra alçak basıncı var. Genelde yaz aylarında bazı yıllar ortaya çıkar. Bu sefer aşırı ısınma etkisi dalga dalga genişlerken ilerlediği yerlerde basıncı düşürüp ısıyı ve genleşmeleri arttırır.

Dengelenmeler

Belirli bir coğrafyada hava sıcak etkisiyle fazla genleşmişse yerini soğuk hava akımlarına bırakır. Tam tersi, soğuk etkisiyle fazla daralma olmuşsa, bunu da yoğun nemli ılık hava akımlarının gelmesi takip edebilir.

Yağışlar

Yağışlar genellikle soğuk ve sıcak hava kitlelerinin farklı yönlerden gelip çarpışmasıyla, iç içe geçmesiyle oluşur. Yaz aylarında bile yoğun ve sık sık yağmurların olduğu Rize’de, Karadeniz üzerinden gelen ılık ve nemli hava kitleleri Kaçkar Dağları’nın zirvelerinden inen soğuklukla çarpışır, yağmurlar yağar durur. Karadeniz’in yoğun nemli etkisinin Kaçkar dağlarıyla engellenmesi, birikip yol arayan, yükselen nemliliğin yükseldikçe soğuma etkisiyle yağışlara dönüşmesi..

Ege Bölgesi’nin güneybatı kesimlerinde, kıyı bölgelerinde kışın kuzeydoğu yönünden gelen soğuk rüzgarlar eğer Akdeniz’den gelen ılık hava akımları yoksa, hiçbir yağış bırakmaz. Bu sebeple, buralarda kolay kolay kar yağışı görmeyiz. Oysa dondurucu soğuk olur ve hava basıncı da oldukça yüksektir. Yağışsız, kupkuru soğuk hakim olur. Öyle ki bu havalarda, soğuğa rağmen (biraz şiddetli rüzgar varsa) dışarıya çamaşır assanız, iki saatte kupkuru kururlar. Yazın şiddetli sıcaklarda bu kadar çabuk kuruma ancak gündüz saatlerinde olur.

Soğuk göl etkisi

Yaz sonuna özel bir yağmur-fırtına sebebidir. Denizlerde değil karalarda oluşur. Yaz sonundan itibaren ve sonbahar başlarında Yunanistan’da görülen bir etkidir. Türkiye’de de zaman zaman olur. Aylarca kuraklık etkisiyle nemini derinliklere kadar kaybetmiş, kupkuru olmuş toprak, yaz sıcaklarının şiddetinin düştüğü günlerde yüksek basınç etkisi durumunda şiddetle, büyük bir hızla soğur. Böylece belirli bir coğrafyada ani soğuma, ani hava daralması, Akdeniz ya da Ege üzerinden ılık nemli hava kitlelerini oraya vantuz gibi çeker. Sonuçta fırtınalar ve şiddetli yağmurlar oluşur. Soğuk göl etkisi ne kadar şiddetliyse, fırtınalar ve aşırı yağmurlar da o kadar şiddetli oluşur. Bazen güçlü fırtınalar, görülmemiş seller büyük felaketlere yol açar. Ve böylece, topraklar suya iyice doyana kadar, toprağın ısınmasının da soğumasının da ıslaklık etkisiyle hız kaybetmesine kadar dengesiz aşırı yağışlar sonbahar boyunca devam edebilir.

Son söz

Hissedilen sıcaklık çerçevesinde hazırladığım bu sayfadaki bilgilerde hatalar gördüyseniz lütfen aşağıya yazın. Konuyu uzun yıllara dayalı gözlemlerime, araştırmalarıma ve okumalarımdan bilgi birikimlerime göre yazdım. Bu sebeple kaynak belirtmedim. Hatalar olabilir.

Yazar: Erdal Yüksel

Kategori: Yaşam

Etiketler: |

'Hissedilen sıcaklık, hava basıncı meseleleri' hakkında sorular, açıklamalar

  1. Elif Ç. -İstanbul dedi ki:

    Öncelikle verdiğiniz bilgiler için çok teşekkürler.
    Ben bitkiler açısından ‘hissedilen sıcaklık’ konusunu sormak isterim; mesela bugün gece hava 4 derece ama hissedilen -3 olacakmış… şimdi meyve ağaçları çiçeklendi.. üzerlerinde meyveler belirdi (kiraz, kayısı, limon…) bitkiler ve ağaçları normal hava derecesine göre mi yoksa hissedilen sıcaklığa göre mi korumaya çalışacağız?
    Sağlıklı, huzur dolu günler dilerim.
    ***
    Bitkiler bizim kadar kötü etkilenmiyor. O hissedilen sıcaklı (-3) bizim hissetmemize göredir ama bitkiler için hissedilen sıcaklık belki en fazla 1C olabilir. Bitkilerde mesela 2C derece soğukta rüzgar güçlü ise ve hava basıncı da yüksek ise, duruma göre fazla ısı kaybeder ve donabilirler. Gerçi bitki türüne göre değişir. Bazıları ısı kaybetmemek üzere donanımlıdır.
    Son yıllarda birkaç yıl üst üste şahit olduğum bir olay: Gece en düşük ısı 2 veya 1 derece iken, köpeğimin bahçedeki su kabındaki su (kuzeyli rüzgarları kuvvetlice aldığı için) tamamıyla donmuştu. Sadece birkaç metre ötedeki, yine açık hava, ama evin diğer cephesinde, köklenmesi için bir kapta suda bekleyen bitki dalları vardı ve onların suyunda hiçbir donma olmamıştı. Çünkü orası kuzeyli rüzgarları almıyordu. Daha iyi anlamamız için başka bir örnek: Yazın pikniğe gidenler karpuzun soğuması için ortadan kesip açıkta bekletirler. Rüzgar nemi çekerken ısıyı da çekiyor ve karpuzun içi bir hayli soğuyor. Oysa hava sıcak, rüzgar ılık. İşte kışın ısı sıfırın altına düşmediği halde köpeğin bahçedeki suyunun tamamıyla donması da bunun gibi. Rüzgar 1 veya 2 derece ısıda ise, yüksek basıncın da etkisiyle cisimlerdeki ısıyı şiddetle alıyor ve o cisimler veya su -1C dereceye kadar soğuyor, tamamıyla donuyor. Yalnız, o donan su kabının hemen yakınındaki soğuğa hassas sardunya gibi bitkilerde hiçbir donma, bozulma olmamıştı. Bu da demektir ki bazı bitkiler ısı kaybetmemek için belirli ölçüde direnç geliştirebilir. Ama, gerçek ısı sıfıra veya sıfırın altına düşerse, işte o tam bir felaket olur (meyve ağaçlarının çiçekleri için).


Sorunuzu / Yorumunuzu Aşağıya Yazabilirsiniz.

Lütfen sorunuzu konu ile ilgili sayfaya yazmaya gayret edin.

Ön Adınızı ve şehrinizi yazın:

Sorunuzu/Yorumunuzu yazın: