Buradaki tüm tavsiyelere uyan kişi 90 yaşına gelse olsa olsa 65 yaşında zannedilir. Her şeyinizle, bedeninizin dinçliğiyle, zekanızın kıvraklığıyla, yüzünüzün güleçliğiyle, erimemiş kaslarınızla, konuşmalarınızın bilinçliliğiyle, anlama kavrama yeteneğinizin yüksekliğiyle, yaşınız ilerledikçe gerçek yaşınızdan 20-30 yaş daha genç kalırsınız daima.
Tıp o kadar ilerlemedi ama..
35 yaşın üstündeki herkes bu konularda gerekeni yapmalı. Sağlığımız en değerli varlığımız. İhmal edince bazı kayıplarda geri dönüş olmuyor. Tıp o kadar ilerlemedi. Belki ileride bir şekilde organların, salgı bezlerinin yenilenmesi / gençleştirilmesi yolları keşfedilebilir. Kök hücre tedavisinin çok daha gelişmiş teknikleri geliştirilebilir. Şimdilik öyle bir şey yok. O halde sağlığımıza büyük bir titizlikle gereken önemi vermek zorundayız ki tüm yaşlılığımız boyunca hem bedenen hem zihnen sağlıklı kalabilelim.
Öncelikle ve her zaman doğru gıdalar..
Yediğimize içtiğimize, hareketlerimize, zihnimize dikkat edelim. Sağlıklı ve dengeli beslenme her zaman hayatımızın en önemli, en başta gelen aktivitesi olmalı. Bundan sonra hareketlilik gelir (uzun yürüyüşler, bazı uygun sporlar). Üçüncü sırada zihinsel aktivitelerin daha farklı konulara yönlendirilmesi gerekliliği var. Bu hiç kimsenin üstünde durmadığı ama kesinlikle gerekli bir şey.
Dengeli beslenme yetmez
Eğer hem sağlıklı, hem doğal, hem şifalı yiyeceklere ağırlık vermezsek zamanla, yaş ilerledikçe bünyede birçok birikimler tükeniyor. Tükenen şeylerin yiyeceklerle tekrar temin edilmesi çok zor. Zira gıda maddelerinde nadiren bulunurlar. Her mevsim ne yapıp edip gerekli besinleri bulmalıyız. Anti-Aging (yaşlanma karşıtı) sebzelerin değerini bilelim. Örneğin roka, sadece balığa eşlik eden bir salata olarak düşünmeyin. Tatlı patates, henüz yurdumuzda pek adet olmadı ama önemli. Bu konuda başka hangi anti-aging sebzeler ve meyveler var, araştırın. Süper gıdalardan nar, karalahana ve moringa diye sadece üç örnek veriyorum, diğerlerini siz araştırın.
Bünyemizde tükenen, telafisi zor maddeleri nasıl tekrar yerine koyarız?
1— Balık yağı yüzde yüz saf olmak şartıyla her üç ayda, 10 gün boyunca günde bir yemek kaşığı şart. 35 yaşından itibaren bunu büyük önem vermek lazım.
2— İlkbaharda dağ köylerinde ya da yaylalarda özgürce dolaşan tavukların yumurtası, keçilerin sütü. Bunlara ilkbaharda (ve yaz başında) ağırlık vermek lazım. Piyasa yumurtalarının sütlerinin hiçbir değeri yok. Verimli topraklarda yeşillikler arasında serbest dolaşan hayvanların özellikle de ilkbahardaki ürünlerini her yıl tam mevsiminde bulmalıyız.
3— Bal, bilim adamları ne derse desin siz onlara bakmayın bal şifalıdır. Yöresine göre çeşitli enzimler taşıyor ki bilmediğimiz bir enzim vücut fonksiyonlarımızın temel taşı maddelerinin gıdalardan alınmasını ve kullanılmasını mümkün kılar. Farklı yörelere ait ballardan mutlaka az da olsa bulup yemeliyiz. Doktorların yaşamaz deyip ölüme terk ettiği kanser hastalarının bal ile ve dağ köylerinin ürünü gıda maddeleriyle hayata döndüklerine şahit olmuşumdur.
4— Kudret narı her gıda maddesinde bulunmayan ama insan sağlığı için olağanüstü faydalı bazı maddeleri ve protein çeşitlerini içerir. Yaz sonunda bulup yemek lazım. Lezzeti tahammül edilemeyecek kadar kötü olduğu için lezzeti baskın meyvelerle karıştırarak veya balla karıştırarak yemeliyiz.
5— Her mevsimde o mevsime has mevsim meyvelerini, mevsim sebzelerini bol bol yemeliyiz. Bunların eksikliği ömürden ömür götürür desem abartmış olmam.
Hangi yağları kullanacağız?
Bünyemize gerçekten faydalı, hem zararsız iki yağ var. Diğerlerini unutun. Hayatınızdan kesinlikle çıkarın. Bize gereken yağ en başta saf zeytinyağıdır. Sonra tereyağı. Belki tereyağı çok önemli değil ama sızma zeytin yağı bizim için olmazsa olmaz gereklidir. Hem de her gün.
Sebzeler önemli ama nasıl yersek işimize yarar?
İnsanlar yüzde 70 gibi bitkisel ağırlıklı yemekler yemelidir çünkü böyle yaratılmıştır. Dolayısıyla her gün, gün içinde en fazla yememiz gereken yiyecekler sebzeler ve meyveler olmak zorundadır. Yoksa sağlığımız elden gider.
1- Kızartma olarak: Yağda kızartıp yemeyi bırakmamız lazım. Onun yerine közleyip sonra üstüne sevdiğiniz baharatlarla, sarımsakla vesaire şeylerle hazırladığınız sızma zeytinyağı sosu serpin. Kızartma yerine közleme yaparsanız hem daha sağlıklı hem daha besleyici olacaktır.
2- Pişirip yemeğini yaparak: Halkımız arasında çok kötü iki alışkanlık var: Sebzeleri haşlayıp suyunu lavaboya dökmek ve yağda kavurmak gibi. İkisini de hayatınızdan çıkarın. Suyunu süzüp atarsanız çocuklarınıza hiçbir önemli besleyici değeri kalmamış posa yedirmiş olursunuz.
3- Çiğ olarak: Türkiye’de sebzeleri çiğ olarak yeme alışkanlığı pek yok. Fransa’da ve Trakya’da var. Yemeklerin yanında bulundurulur. Salatadan farklı ama benziyor. Üzerine saf zeytinyağı ile sevdiğiniz baharatlardan dökebilirsiniz veya yavan olarak yersiniz. Yemeklerin eşliğinde. Bunu mutlaka alışkanlık haline getirmeliyiz.
Sebzelerin insan sağlığındaki önemi
Saymakla bitmez. Burada sadece folik asit üstünde duracağım. Folik asit içeren sebzeler sinir sistemimiz ve psikolojik sağlığımız için önemlidir. Bünyenin kan yapması için kesin gereklidir. Folik asit B vitamini çeşitlerinden bir vitamin olup beyin için, sinir sistemi için çok gerekli bir vitamin. Sinir sistemi için önemi büyük. Hamile kalabilmek için de önemlidir. Erkeklerin ve kadınların üreme hücrelerine (sperme ve yumurtaya) güç verir. Sonra hamilelik esnasında bu vitamine daha fazla ihtiyaç var. Yani embriyonun gelişiminde bebeğe çok lazım. Dolayısıyla annenin bünyesinde de ihtiyaç olduğundan dolayı hamilelikte daha büyük önem taşıyor. Karnabahar, brokoli, lahanalar, ıspanak ve diğer koyu yeşil yapraklı sebzeler folik asit içerir.
B12 vitaminine dikkat
Eksikliği çok ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor. En hafifi sersemlik, aptallıktır. Daha kötüsü ellerde his kaybı, güç kaybı, diğer organlarda sinirlerde zayıflık, felç benzeri problemler.. Maalesef bu vitamin sadece hayvansal ürünlerde var. Yani et, tavuk, yumurta, süt, her tip süt ürünleri, balık ve çeşitli deniz hayvanları.. Bütün bunlarda B12 vitamini var. Sırf bitkilerle beslenmekle sağlığımızı kaybederiz. Günde bir yumurta, bir parça et, biraz peynir, biraz yoğurt. Bunlardan hangilerini bulursak. Ama ne kadar çeşit o kadar iyidir. Gün içinde bu hayvansal gıdaların birkaçından toplam 300 grama yakın yememiz lazım. Ama sırf kırmızı et söz konusu olursa, günde sadece 100 gramı günlük B12 vitamini ihtiyacımızı tamamıyla karşılar. Haşlayarak, mesela etli patates yemeği gibi yememiz daha faydalı olur. Etli kereviz çorbası şahane lezzetli oluyor.
B12 içeren gıdalar yaşlılara gerektiği gibi faydalı olamıyor.
Özellikle ızgarada pişmiş veya yağda kızarmış etler, balıklar ve katı haşlanmış yumurta.. bünyemiz onlardaki B12 vitaminini gençler gibi kolayca alamamakta. Onun için etleri haşlama, çorba gibi pişirip yemek lazım. Yumurtayı rafadan pişirmek iyi olur. Balık yiyecekseniz buğulama şeklinde pişirin ve suyunu mutlaka yemeye çalışın. B12 vitamini suda erir özelliktedir. Izgara veya kızartma etlerde içeride kalır ve yaşlılıkta midede o vitaminleri etlerin dokularından çözecek özellikte asit olamıyor.
Beslenmemize niçin dikkat edelim?
Sinir sistemimize gerekli olan vitaminler olduğu gibi eklemlere, organ zarlarına, vücut sıvılarına, kemiklere, kemik iliklerine, her organa, hormon salgılayan bezlere gerekli olan vitaminler ve elementler çok. Ve bunları içeren gıda maddelerini yememiz hayati önem taşımakta. Ama son derece aptalca sürdürülen yemek pişirme / beslenme alışkanlıklarımız bizi pek çoklarından uzak kılıyor. Sonuçta her türlü hastalıklar bizi buluyor. Beslenmede geleneksel bilinçsizliğimiz yüzünden yaş ilerledikçe çöküş artarak devam ediyor. Dünyada en çok obezite hastası bulunan (ve obezitenin hızla arttığı) birkaç ülkeden biri Türkiye’dir. Bundan anlayın ki Türkiye’de her türlü hormonal hastalıklar ve kanser çeşitleri hızla artıyor. Zira obeziteye sebep olan şeylerle bu hastalıklara sebep olan şeyler aynıdır.
Yaş ilerledikçe beslenmede hareketin ve sporun önemi
Hareketsiz insanda gıda maddelerini bünyenin değerlendirmesi gerektiği gibi olamaz. Örneğin en başta kalsiyumun işe yaraması hareketli olmaya bağlı. Kalsiyum sanıldığı gibi sadece süt ürünlerinden alınmıyor. Sebzeler çok önemli kalsiyum kaynaklarıdır. Yemeklerden hemen sonra yürüyüşler, kişiye uygun spor aktiviteleri sayesinde yediğimiz gıdalardaki kalsiyumun alınması mümkün olur. Ne kadar hareket, o kadar bereket ve sağlık demektir.
Ekmek yemeyi azaltmalıyız. Bunun yolu çok kolay
Sabah kahvaltılarında en fazla 4 dilim, diğer öğünlerde en fazla 1 dilim ekmek yeter. Ekmeğin yerine yemeklerin yanında çiğ sebzeler yemelisiniz. Salata başka. Elinizi ekmek yerine çiğ sebzelere alıştırın. Hem çiğ sebzelerin ekmekten çok daha fazla tok tutma özelliği var.
Toksinler
Toksinler organlarımızı, damarlarımızı, dokularımızı, cildimizi eskitir, yıpratır ve bozar. Toksin bir bakıma zehir demek zaten. Abur cubur şeyler yememek, bol bol sebze meyve yemek, su içmeyi önemsemek sayesinde toksinlerden kurtuluruz. Toksinler bünyede kendiliğinden de oluşabiliyor. Uyanık olduğumuz süre içinde her 3 saatte 1 bardak su içmek gerekiyor. Bunun yanısıra gün içinde elbette çay, kahve, sulu meyveler sebzeler de olacak, bunlar ayrı. İdrarın çok açık renkli olması suyu yeterince içtiğimizi gösterir. Gidip gelip kontrol etmeye gerek yok. Bu tavsiyeye uyun yeter. Su sayesinde toksinler vücutta birikmeyip daima idrarla atılırlar. Dışarı atılmalarında sebzelerin içerdiği maddelerin de çok büyük yardımı var.
Spor aktiviteleri ve zihinsel aktiviteler
Yaş ilerledikçe kaslar eriyor ama önüne geçmek mümkün. Bunun için özel spor hareketleri var. Bunun da özel yerleri var. Maddi imkanlarınız yoksa kitabını edinin ve kendiniz yapın. Taa yüz hareketleri sporlarına kadar neler var neler.. Böylece kaslarınızdaki yaşlılıkla ilgili erimeler en aza iner.
Yoga ve meditasyon
Yoga da başlı başına bir spordur. Hatta bir sağlık sanatıdır. Orta yaşla beraber benim tavsiyelerim arasında. Meditasyon bilinçlice, ciddi konsantrasyonla namaz kılanlara gerekmiyor. Diğerlerine meditasyonu önemle tavsiye ederim. Bunlar çok önemli. Meditasyon spor değildir ama anlatamayacağım kadar müthiş faydaları var. Asla hafife almayın.
Stres çok kötü
Stresin hormonlarımızın dengesini bozan özelliği var. Stres gibi negatif düşünme alışkanlığının da öyle. Şartlar ne olursa olsun pozitif düşünme alışkanlığı geliştirmemiz ve hiç bırakmamamız sağlığımız için en önemli şeylerdendir. Bu konuda meditasyonun ve bilinçlice sevgiyle kılınan namazın faydaları çok büyüktür.
Orta yaştan itibaren zihinsel aktivitelerin daha farklı konulara yönlendirilmesi
Orta yaş 45 – 65 yaşlar arası dönemimizdir. Başlaması kişiden kişiye değişir. Kimimizde 35te, kimimizde 50de, kimimizde 60ta başlar. Yani orta yaş olgunluk çağı ile yaşlılık çağı arasındaki birkaç yıllık bir geçiş dönemidir. Ben her ihtimale karşı tedbirli olmak açısından orta yaşın başlangıcını en geç 45 yaş olarak kabul etmemiz gerekir diyorum.
Orta yaşla birlikte niçin zihinsel aktivitelerimizi daha farklı konulara yönlendirmeliyiz?
Çünkü beynimiz orta yaştan itibaren ciddi bir gerilemeye girer. Siz her ne kadar çok kitap okursanız okuyun yaş ilerledikçe bu artık beyin için tekdüze bir şeydir. Hem sadece bilgi edinmek, sadece düşünmek zihinsel aktivitelerde yetersizdir. Kesinlikle o zihinsel aktiviteler bazı organlarımızı da çalıştırmak eşliğinde olmalıdır. Bunlar eskiden beri yapageldiğimiz şeylerde farklı olmalı ki beynimize gerçek bir dinamizm getirsin.
Ne fark eder ki? Çok şey fark eder. Mesela alzaymer ve benzeri dehşet problemleri önlüyor. Bu gibi muhteşem faydasının yanısıra, beynimizin tüm organlarımızla, tüm hormon salgı bezlerimizle olan sinir bağlantıları sağlıklı işlemeye devam eder. Yani bedensel sağlığımıza katkısı da çok büyüktür. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur derler ama belirli bir yaştan sonra sağlam vücut sağlam kafaya bağlıdır artık.
Peki ne gibi zihinsel aktiviteler?
Aşağıdakilerden en az birinden (veya başka benzeri şeylerden) size uygun olanları yapmalısınız. Birkaç örnek aşağıda.
1- Yabancı bir dili hem konuşarak hem yazarak, yani her iki aktivite eşliğinde öğrenmeye çalışmak. Hedefiniz o dili öğrenmek olmalı diye bir şey yok. İşiniz o dili öğrenmeye çalışmak olmalı. Yazarak çalışmanın beyne faydası büyük olacaktır. Konuşarak çalışmanın da ona yakın etkisi var. Ben her ikisiyle çalışmanızı tavsiye ederim. Maddi imkanınız uygunsa bir yabancı dil kursuna devam etmeniz çok güzel olur.
2- Gırtlak kaslarının beyin dikkati ile kullanımıyla ilgili Türk Sanat Müziği vesaire çalışmaları, şan dersleri, ya da tecvitli Kuran okumayı öğrenmek gibi aktiviteler de hem zihinsel hem bedensel ortak aktivitesi olarak yukarıdaki gibi çok faydalı olur.
3- Bir müzik enstrümanını çalmayı öğrenmeye çalışmak: Bunda da beyin ve eller ortak çalışır. Nefesli çalgılarda ağız ve boğaz da dahil olur.
4- Ressamlık, ebru sanatı, tezhip sanatı, hat sanatı, çömlekçilik…
Yaş ilerledikçe bu aktiviteleri sürekli yapmamız şart
Orta yaşta başlayıp yaşlılıkta da devam ederek hem beyin hem beden ortak çalışması gerektiren ama orta yaşa kadar hiç yapmadığımız bilmediğimiz zihinsel etkinlikler hepimize lazım. Birini öğrenince tamam değil. Daha doğrusu büyük bir hazla yapmaya devam edemiyorsanız bir diğerine geçmelisiniz. Hatta maddi durumunuz, diğer imkanlarınız, merakınız uygunsa okul öğrencisi gibi birden fazla farklı kursa devam edebilirsiniz. Mesela haftada iki gün yabancı dil kursu, haftada iki gün müzik veya tecvit kursu, haftada iki gün 4. maddedeki sanatlardan birinin kursu..
Kursun daha olumlu etkisi olur. Çünkü o aktivitelerle ilgili olarak kurstaki arkadaşlarınızla sohbetler, fikir paylaşımları, aldığınız derslerle ilgili ortak çalışmalar yapabilirsiniz.